Home >> Kampanyalar >> Dayanışma >> Cezaevlerinde Son Durum… – Sibel Özbudun

Cezaevlerinde Son Durum… – Sibel Özbudun

(Aşağıdaki satırlar şimdilerde Elazığ cezaevinde olan siyasi tutsak E.B.’ye ait… Ve cezaevlerindeki son durum konusunda birinci elden bilgi veriyor.)

Sevgili dostlar, adreste gördüğünüz gibi yeni bir şehrin hapishanesindeyiz. Evet, yine sürgün edildik. Sığdıramıyorlar bizibir yere, oradan oraya sürgün edip duruyorlar… 28 Aralık sabahı gelip sürgün (onlara göre sevk) edileceğimiz bildirildi. Ring aracında sekiz kişiyiz. Bilinmez bir yere doğru yol alıyor araç. Malum, devlet sırrı nereye götürüleceğimiz söylenmiyor. Sekiz-dokuz saat sonra Elazığ’da hapishaneye ulaştık. Konvoy halinde getirildik desek yeridir. Bizim dışımızda on cıvarında da ezilen ulustan dostlarla çıktık-çıkartıldık yola (onlar da başka araçta). Bu kadar yüksek olunca sayımız ve girişteki uygulamalardan dolayı gece yarısı girdik inşaat halindeki koğuşa. Adım adım yazayım. Daha net görülür, anlaşılır. Tabii özetliyorum. Tek tek yazsam…
Girişte eşyalarımız talan edildi, çoğu örgütsel sayıldı. Akıldan çıkarmayalım,bir hapishaneden bir başka hapishaneye sürgün götürülüyoruz. Dolayısıyla tüm eşyalarımız bir önceki hapishane yönetiminin denetiminden geçirilip bize verilmiş. En küçük kağıt parçası dahi denetlenip bize verilmiş, üzerlerinde denetimden geçtiğine dair mühür var. Bir tek örnek yazayım. Vesikalık fotoğraf ebadında bir çocuğun resmi örgütsel sayılıp verilmedi. Ve üstelik bu resmi adalet bakakanlığının aylık çıkardığı ve ücretsiz bize dağıtılan ‘değer’ dergisinden kesip almıştım. Artık varın ötesini siz düşünün – hesaplayın nelerin örgütsüz sayıldığını. Ve kelimelerin kifayetsiz olduğu durumlar. Misal bana dair resmi evrakta “…örgüt kurmak/katılmak…” diye yazılı. Hem kurmuşum hem de yetmemiş, katılmışım. Ve ben içeri alınıyorum yani örgüt olan ben içeri alınırken küçük çocuğun resmi alınmıyor, örgütsel sayılıyor. Karışık birdurum, değil mi? Dedim ya, kelimeler kifayetsiz. Ben ifade edemiyorum ki okuyan anlasın. Üç beş parça giysi ile geçtik içeriye Yıllardır yaptıkları gibi zorla çıplak arama da yaptılar.
Sabah oldu. Koğuşa onlarca gardiyan doldu. Sayım da ayakta ve sıralı olacakmış. Neden diyoruz. Böyle istiyorlarmış. Amacınız nedir, sayım almak değil mi? İşte gözünüzün önündeyiz. Saymanıza hiçbir engel yok. Alın sayımınızı, diyoruz. Yok diyorlar, ayağa kalkın ve sıraya geçin. Bilmeyen zihninde şöyle canlandırsın. Bir odada sekiz kişi var, sandalyelerde oturmuş. Odada bu insanlardan başka bir şey yok. Odaya girip sayacaksınız. Durum bu. Elbette 12 Eylül döneminden bugüne dayatılan sayım adı altındaki bu içtimayı kabul etmemiz söz konusu değil. Bugüne kadar da edilmedi. Günlerdir bu “sayım” nedeniyle sabah akşam küfür, hakaretler eşliğinde darp ediliyoruz.
Koğuşta alt kata bir tane kamera takmışlar. Her tarafı görebilecek durumda, gün yirmi dört saat bizi izlemek istiyorlar. Bu da kabul edilemez. Şu an biz kamerayı kapatıyoruz. Onlar gelip açıyorlar. Sayım ve kamera burada ciddi bir sorun. Yarınlar çok şeye gebe. Şu haliyle dahi durum ciddi. Yanımızda yetmiş yaşında, kalp ameliyatı olmuş kalp hastası var. Sabah akşam “sayımlarda” yapılan saldırılar ve yaratılmak istenen korku-stres-heyecan bu insan üzerinde etkili olup olumsuz sonuçlar yaratabilir.
Sevgili dostlar, günlerdir herşeyden bihaberiz. TV’miz verilmedi. Gazete getirilmiyor. Aylık açık görüşe iki ay sonra çıkacağımız söylendi. İki ay da Amasya Amasya yaptırmamıştı. Nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz, ya da ailemize neler yapılacağını. Buraya sürgün getirildiğimizi ailemize bildirmek için haftalık telefon hakkımızı kullanmak istedik. Kabul edilmedi. Telefon kartı verip kendilerinin ailemizi bilgilendirmelerini istedik, olmadı; telefonlar bozukmuş. İdareden aranmasını istedik o da kabul edilmedi. Ve daha bir yığın durum. Bugünler yarınların habercisi ve yarınlar çok şeye gebe… Dışarının da hapishanelerden farkı yok, bunu da biliyoruz….
Bir bakışınız… bir selamınız… önemlidir, değerlidir. Mutlaka her insanın yapacağı bir şey vardır. Yüreğinizi dinleyin, yapmanız gerekeni söylüyor.


Kaynak: Tutsaklar