Home >> Kampanyalar >> Dayanışma >> Banu’dan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne İlişkin Mektup

Banu’dan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne İlişkin Mektup

Kamuoyunda “Türkiyeli Komünistler Davası” olarak bilinen davadan Münih zindanında tutsak bulunan Dilay Banu Büyükavcı’nın Nürnberg’den bir arkadaşına yazdığı “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin mektubu olduğu gibi yayınlıyoruz.

 

Töreleri koruma adına neredeyse her gün sokak ortasında kadın katliamları yaşanıyor. Ortadoğu’da olduğu gibi savaşlarda kadınlar toplu tecavüzler uğruyor ve savaş ganimeti olarak alınıp satılıyor. Dünyanın bazı bölgelerinde kadınlar taşlanarak öldürülüyor ve cinselliği yaşamasın diye sünnet ediliyorlar. Yüzlerine ve bedenlerine asitle saldırılıyor. Sokakta, işyerinde daha doğrusu yaşamın birçok alanında taciz ve tecavüze uğruyorlar.

Kadınlara karşı bazen ölüme varacak şekilde aile içi şiddet uygulanıyor. Çocuk yaşta zorla evlendiriliyor. Erken doğum ve buna bağlı hastalık ve ölümler yaşanıyor. Kadınlar özellikle “kutsal annelik“  ve „edepli eş“ rolleriyle evin dört duvarı arasına hapsedilip eğitim ve çalışma hakları engelleniyor. Çalışma hayatında eşitsizlikler yaşıyorlar. Eşit işe, eşit ücret alamıyorlar. Evdeki sorumluluklarından dolayı, güvencesiz, esnek Part-Time işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu da onları yoksulluğa sürüklüyor. Zorla seks kölesi olarak çalıştırılıyorlar.

Savaşlardan, felaketlerden kaçıp yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kalıp bu ülkede göçmen kadınlar olarak önyargılara maruz kalıyorlar. Kimi zaman faşist saldırılara maruz kalıyorlar. Bedenleri üzerinde kendilerinin karar vermeleri engelleniyor. Kürtajın yasaklanması ve buna benzer birçok şiddet türü, her gün bizzat yaşadığımız veya tanıklık ettiğimiz olgulardır. Tüm bunlar kadınların yazgısı-kaderi değildir.

Ne şiddet uygulayan erkek psikopat, hasta, ne de uygulanan kadın aptal, zavallıdır. Bu sorun kadın ve erkeğin biyolojik farklarından da kaynaklanmıyor.

Kadına özgürce yaşam hakkı tanınmayan bu durumun mimarı, dünyayı azgınca sömüren, savaşları çıkaran dünya halklarını baskı ve sömürü altında tutan emperyalist sistem ve onun erkek egemen anlayışıdır. Emperyalistler yağmalamayı, sömürüyü derinleştirmek için sınıf, din, ulus, mezhep, cinsiyet ayrımcılığını körükleyerek, bağnazlığı besleyerek, insanlığın en güzel değerlerini yok etmeye çalışmaktadırlar. Bu durumdan en çok kadınlar zarar görmektedir. Kadına yönelik bu saldırılar hiç de tesadüfi değildir. Çünkü kadınlar; özgürce, eşitçe yaşamanın direnmek olduğunun bilincindeler ve insanlık tarihinin her döneminde köleliğe, eşitsizliğe karşı savaşmışlardır. Erkek egemen sistem, toplumun en dinamik, devrimden en çok çıkarı olan kadınları ezerek ve sömürerek, toplumun her kesimini esaret altında tutmaya çalışmaktadır. Tarih kadınların zaferleriyle doludur.

Şu an Kürt kadınlar Rojava-Kobani’de, Şengal’de tüm insanlık için, vahşi feodal-faşist İŞİD çetesine karşı savaşıyor ve tüm dünya halklarına umut ve direnme gücü veriyorlar. Susturulamayan, dizginlenemeyen, hapsedilemeyen direnme gücüne sahip kadınların yaktıkları özgürlük ateşi, yüzyıllardır, büyüyor ve bugün de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele gününde dünyanın birçok yerinde, sokaklarda, işyerlerinde, cezaevinde yolumuzu aydınlatıyor.

Ok yaydan çıktı artık, geri dönüş yok!

Bizler, özgürlüğe, eşitliğe sevdalı kadınlar, komünist, sosyalist, anarşist, devrimci-demokrat, feminist, homoseksüel, transseksüel kadınlar, bizler dünyayı yaratan, üreten doğuran kadınlar!

Bizler artık bedenlerimiz ve emeklerimiz üzerinde tahakküme izin vermeyeceğiz. „ Hareket etmeyenler, ayaklarındaki zinciri fark etmezler„. Buradan hareketle bizleri evlerimize hapsedemeyecekler. Mesele bir erkeğe ve erkek şiddetine karşı savaşmak değil, mesele erkeğin de kölesi olduğu bu sistemi köklerinden sarsmaktır. Bize özgür, eşit bir yaşam hakkı tanımayan bu erkek egemen sistemi tarihin çöplüğüne göndermek bizim görevimizdir ve bu uğurda hiçbir engel tanımayacağız, tüm barikatları yıkacağız.

Onurlu bir yaşam için, barış ve sevgi için, dünyayı güzelleştirme mücadelesinde toprağa düşenler ve onların anısı için özgür, sınıfsız, eşit, sömürüsüz bir dünya için mücadele edeceğimize, direneceğimize söz veriyoruz, bu uğurda hiçbir engel tanımıyoruz.

 

–             Yaşasın Kadınların Özgürlük ve Eşitlik mücadelesi

–             Yaşasın Kadınların Devrimci Dayanışma ve Mücadelesi

–             Kahrolsun Emperyalizm ve onun Erkek Egemen Anlayışı

–             JİN, JİYAN, AZADİ

 

Devrimci, Kızıl Selamlar

NOT: Bu haber hem ATİK Haber Merkezine ve hem de Avrupa Haber Merkezine gönderilmiştir.


Kaynak: atik-dayanisma