Home >> Haberler >> Avrupa >> ATİK: 2020 Yılı Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik Yılı Olması Dileğiyle

ATİK: 2020 Yılı Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik Yılı Olması Dileğiyle

2020 Yılı Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik Yılı Olması Dileğiyle

2019 Yer küremizde işçilere, emekçilere, kadınlara, LGBTİ’lere ve ezilen halklara yönelik saldırıların daha da yoğunlaştırılarak sürdürüldüğü bir yıl oldu. Emperyalistlerin tüm bu saldırganlığına, yıkıcılığına karşı direniş mevzilerinin büyüdüğü ve sokaklarla buluştuğu bir yılı daha geride bırakıyoruz. Kısacası geride bıraktığımız yıl saldırganlığın ve direnişin iç içe geçerek, ezilenlerin mücadeleyi dalga dalga yükselttiği, umudun ve direnişin güçlendirildiği bir yıl daha yakın tarih oldu.

Avrupa; geride bıraktığımız 2019’da bahsi geçen saldırıların ana yurdu durumundaydı. Emperyalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik kriz, giderek siyasal krize dönüşmektedir. Özellikle 2008’de yüzeye vuran mali çıkışlı ekonomik krizi çeşitli paketlerle öteleyen Avrupa sermayesi, artık krizin derinliğinden kurtulamaz hale gelmiştir. Her dönem olduğu gibi sistemin karekteristik özelliği olarak, krizin faturası işçi ve emekçilere yüklenmeye çalışılmaktadır. Üretim maliyetini en alt seviyeye düşürmek için az işçiyle çok üretmek, esnek ve ucuz iş gücünü yaygınlaştırmak, çalışma saatlerini yükseltmek, emeklilik yaşını yükselterek neredeyse mezarda emekliliği ön görmek vb… vb… Yerli işçi ve emekçiler ile göçmenler arasında ırkçılığı körükleyerek ayrımcılığı ayyuka çıkartıp saldırılarını görünmez kılmaya çalışan egemenler, yeni senede bu uygulamaların barometresini daha da yükseltecektirler.

Avrupa emperyalistleri yeni saldırı paketlerini hayata geçirmek maksadıyla toplumu yeniden dizayn etmek için kitleler içinde ırkçılığı ve faşizan düşünceleri yaygınlaştırmaktadırlar. Özellikle Avrupa Parlamentosu ve bir çok ülkede gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde, ırkçı/faşist partilerin yüksek oy alarak seçilmeleri, kısmi ülkelerde koalisyon ortağı olmaları bu yönelimin bir aynasıdır.

Avrupa ülkelerinde ardı ardına çıkarılan yeni yasalarla, temel haklar giderek budanmaktadır. Başta polise ve istihbarat örgütlerine verilen yeni yetkilerle birlikte, devrimci ilerici güçlere yönelik saldırıların yoğunlaştığı açık bir şekilde görülmektedir. Bir çok devrimcinin göz altına alınması, uzun süreye yayılan yargılanmalar ve insanların gazete manşetlerinde teşhir edilerek, cadı avının başlatılması bu saldırgan politikalarının bir ürünüdür. Kurumumuz ATİK’e yönelik 2015’te gerçekleştirilen tutuklama terörü ve Müslüm Elma’nın 4 yılı aşkındır halen tutukluluğunun devam ettirilmesi demokrat ve devrimcilere yönelik saldırıların daha da keskinleşeceğinin somut göstergesidir. Aynı zamanda G20 Zirvesine karşı yapılan yürüyüşlere katılan gençlerin tutuklanması, Sarı yeleklilere yönelik saldırılar; sermayenin çıkarlarına uygun toplumun yeniden dizayn edilmesinin pratik adımlarıdır.

İçinde bulundukları ekonomik krizi ötelemek isteyen emperyalist sistem, işçi ve emekçilerin birliğini parçalamak için krizin nedenini göçmen emekçilere yükleme peşindedir. Bu politikalarını hayata geçirmek için de göçmenlere yönelik saldırıları meşrulaştırmak istemekteler. Emperyalistlerin kendi aralarında ki pazar dalaşının bir sonucu olarak Avrupa’ya zorunlu olarak gelen göçmenler ile yerli işçi ve emekçilerin çıkarları ortaktır. Emperyalistlerin bu saldırgan politikalarını boşa çıkarmak için, biz göçmen emekçilere önemli sorumluluklar düşmektedir.

Emperyalistlerin işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırıları toplumsal yoksulluğu büyütürken, bu durumdan en fazla etkilenenler kadınlar ve çocuklar olmakta. Bu saldırıları perdeleyebilmek için egemenlerin can simidi gibi sarıldığı ırkçılık ve faşizan yaptırımlar, Avrupa da dahil olmak üzere tüm dünyada kadına yönelik şiddeti yükseltmektedir. Ama tüm bu saldırıların karşısında kadınların dayanışması ve mücadelesi de giderek büyüyor ve sınırları aşıp enternasyonal bir hal alıyor.

Bugün Ortadoğu merkezli gerçekleştirilen bölgesel savaşta, artık esas aktörler olan emperyalist ülkeler sahaya inmiş durumdadırlar. Emperyalislerin onayı ile faşist TC’nin Rojava’yı işgali, sahaya inişin somut göstergesidir. Faşist TC, Rojava işgal gerekçesini, “kendi sınır hatlarını koruma” olarak gerekçelendirse de; esasta bir yandan Rojava’daki demokratik ortak yaşamın emsal temsiliyetinin Türkiye’de etkin olmasını engellemek iken, diğer yandan ise emperyalist bloklar arasındaki Pazar dalaşının Suriye’deki somut pratik adımlarıdır. Rojava’daki direniş bu planları dumura uğratmış, kısa zamanda işgal edip geri döneceğinin propagandasını yapan faşist TC, direniş karşısında batağa saplanmıştır. Rojava’daki enternasyonal direniş hattını oluşturan devrimci ve komünistlerle Kürt Özgürlük hareketinin birleşerek sürdürdükleri direniş tüm dünyaya örnek teşkil etmektedir.

Günümüzde, Fransa’dan Şili’ye Dünya’nın 50’ye yakın ülkesinde büyüyen direniş geleceğe umut olmaktadır. 2020 yılında bu umudu büyütmek, emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı mücadele ateşini harlamak için hepimize önemli görevler düşmektedir. ATİK, YDG ve Yeni Kadın olarak, tüm yerli ve göçmen işçilerin, emekçilerin yeni yılını kutluyor, birlikte mücadele dolu bir yıl olmasını diliyoruz.

ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu

Yeni Kadın

YDG- Yeni Demokratik Gençlik


Kaynak: Avrupa