Home >> Haberler >> Avrupa >> Almanya’da TİS Süreçleri: “Mücadele Dolu Bir Yıl Bizi Bekliyor”

Almanya’da TİS Süreçleri: “Mücadele Dolu Bir Yıl Bizi Bekliyor”

HABER MERKEZİ| 18.12.2023| Yaşanacak Dünya Gazetesi’nin, ATİK Eş Başkanı Sülayman Gürcan ile Çelik işçilerinin grevi hakkında yaptığı röportajı yayınlıyoruz.

Çelik işçilerinin 24 saatlik grevinin ardından IG Metall Sendikası işçiyi yine satışa getirdi ve bunu bir “başarı” olarak yutturmaya çalışıyor. Sendikacı, işyeri temsilcisi, aynı zamanda politik aktivist olan dostumuz Süleyman Gürcan ile TİS süreçleri ve işçi eylemleri üzerine konuştuk.

Gürcan, IG Bau Sendikası’nda Duisburg Şubesi Yönetim Kurulu üyesi, aynı zamanda çalıştığı işletmede işyeri temsilcisi. Çalıştığı fabrika Thyssenkrupp’un alt işletmesi. Thyssenkrupp ve bağlı tesislerde toplam 26 bin civarında işçi çalışıyor. Bunların yarısı IG Metall’de, diğer yarısı IG Bau’da örgütlü. Gürcan, aynı zamanda ATİK Eş başkanı olarak faaliyet yürütüyor.

Yaşanacak Dünya: Almanya’da hangi sektörlerde TİS görüşmeleri var ve ne durumda?

Süleyman Gürcan: Almanya’da çalışanlar açısından 2023 yılının aslında mücadele yılı olduğunu söylersem çok abartmış olmam. Çünkü bu yıl birçok işkolunda toplu sözleşmeler oldu ve bu toplu sözleşmelerin çoğu grevlerle sürdürüldü. Almanya Birleşik Hizmet İşçileri Sendikası (Ver.di) ve Makinistler Sendikası’nın (GDL) 27 Mart’ta ayrı ayrı yaptıkları çağrılarla o gün hava, kara ve demiryollarında işçiler iş durdurarak tüm gün greve gittiler. Bu Almanya’da uzun zamandır ilk defa iki sendikanın aynı günde ve tüm gün greve gitmesi demekti. Kamu çalışanları, postane çalışanları toplu iş sözleşmelerini sonuçlandırdılar, fakat makinistler halen devam ediyorlar.

Bunlar daha çok Almanya’da merkezi olarak yapılan toplu iş sözleşmeleriydi. Federal düzeyde bağlayıcı olmayıp işletmelere özgü toplu iş sözleşmeleri de yoğun geçti. Buralarda da birçok işletmede kısa süreli uyarı grevleriyle işçiler ücretlerine zam alabildiler.

Sonuçlanan toplu iş sözleşmeler beklentinin çok altında geçti. Korona salgınından sonra Başbakan Olaf Scholz’un, Almanya Sendikalar Birliği (DGB) ile “İşverenler Birliği” başkanları ile yaptığı toplantıda aldıkları kararlardan birisi de bu yıl zam görüşmelerinde patronların zorda kalmaması için iki yıllık bir süre için her işçiye 3000 Avro prim verilmesiydi. Ödenecek bu prim patronlar tarafından toplu sözleşmelerde bir araç olarak kullanıldı. Ve bundan ötürü de toplu iş sözleşmelerinin birçoğu uzun süreli ve ilk bir yılı Korona primi denen bu ücretin verilmesiyle sonuçlandı. Verilen bu prim işçiler tarafından ilk başta çok yüksek bir rakam olarak görülse de esasta aylık ücretlerin (ya da saat ücretlerinin) yükseltilmemesi için kullanılmıştır. Çünkü, toplu iş sözleşmelerinde reel ücretlere yansımayan artış, işçi ve emekçiler açısından ömür boyu bir kayıptır.

Toplu iş sözleşme pazarlıklarında en yoğun çelişki lokomotif işçilerinde gelişmektedir. GDL Sendikası 12 aylık bir süre için ayda 555 Avro ücret artışı ve haftalık çalışma zamanının 35 saate düşürülmesini talep etmektedir. Her dönem çok çekişmeli geçen bu alandaki pazarlık, bu yıl daha yoğunluklu olarak haftalık çalışma zamanının düşürülmesi üzerinden yürümektedir. Patronlar ise bu talebi kabul etmemektedir.

Yaşanacak Dünya: Son olarak demir çelik sektöründe uyarı grevleri var. Çelik işçilerinin 24 saatlik uyarı grevine tüm vardiyaların katılımı oldu. Keza Bremen’de demir çelik alanında 45 yıl sonra grev yapıldı. Almanya’da sınıf mücadelesi açısından yeni bir döneme giriliyor olmasının habercisi mi bunlar?

Süleyman Gürcan: Almanya’da uzun zamandır dipte biriken bir işçi öfkesinden bahsedebiliriz. Bu öfke dönem dönem yüzeye vurmakta ve devlet sosyal diyalog politikasıyla buna hemen müdahale etmektedir. Özellikle Almanya’da sendikaların en büyük zaafı sosyal diyalog politikasıdır. İşçi ve emekçilerin hak talepleri için sürdürdükleri mücadeleyi sermayeye peşkeş çekmektir. Fakat sendikaların bu politikasına karşı işçi ve emekçilerden büyük bir tepki söz konusudur. Bunun sonucudur ki 24 saatlik uyarı grevi kararı çıkartıldı.

Sadece demir çelik sektörü değil, birçok sektörde artık grevler yükselmektedir. Bir ay önce Hamburg liman işçileri, bağlı bulundukları şirketin bir kısmının satılmasının kendilerine bilgi verilmemesinden dolayı iki vardiya iş durdurdular. Buradaki en önemli özellik, bu iş durdurmayı sendikaya rağmen yaptılar. İzinsiz olarak yapılan bu grev, tüm işçilere büyük bir moral ve motivasyon olmuştur. Sizin de bahsettiğiniz demir çelik sektöründe de 24 saatlik uyarı grevi kararı alınarak üretimin durdurulması, tamamen işçilerin baskısının sonucudur.

Almanya’daki işçilerin kendileri için bir sınıf olma bilinci ağır aksak yürüse de giderek gelişmektedir. Çünkü koşullar onu dayatıyor. Açlık ve fakirlik sınırında yaşayanların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.

Yaşanacak Dünya: IG Metall uygun bir anı yakaladığında işçiyi yine satışa getirdi. Bu tür sendikal ihanetlerin önüne geçmek, şu koşullarda yani işçinin taban örgütlülüğünün zayıf olduğu koşullarda zor görünüyor. Bu fasit daireyi kırmak için nasıl bir sınıf çalışmasına ihtiyaç var?

IG Metall işçiyi sattı

Süleyman Gürcan: Bir önceki sorunuza verdiğim cevapta da belirtmiştim, Almanya’da işçi sınıfının başındaki en büyük bela “sosyal diyalog” tur. Toplu sözleşme süreçlerinde, mutlaka sosyal diyalogla sorunları çözme, bunu uygun pazarlık süreçlerini ele almak, gerekirse dönem dönem işçinin gazını almak için kısa süreli grevler örgütlemek.

IG Metal’in demir çelik sektöründe çalışanların taleplerinin altında toplu iş sözleşmesini sonuçlandıracağı işin başından beri söz konusuydu. Sendikanın ücret zam talebi yüzde 8,5 idi. Zaten bu talep reel enflasyonun altındaydı ve onun da çok altında toplu sözleşmeyi bitirdiler.

Cuma günü (15 Aralık) süren 15 saat süren pazarlık sonrasında, IG Metal sendikasının toplu iş sözleşme sonucuna ilişkin yaptığı açıklamada, çalışanlar 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren net bin 500 Avro (stajyerler 1000 Avro) enflasyon tazminatı ikramiyesi alacak. Şubat ayından Kasım ayına kadar aylık toplam net 150 Avro (stajyerler 80 Avro) ödeme yapılacak. Yarı zamanlı çalışanlar enflasyon eşitleme primini orantılı olarak alacaklar. İşçilerin saat ücretlerine yansıyacak zam ise şu şekildedir: 1 Ocak 2025’ten itibaren çalışanlar ve stajyer ücretleri yüzde 5,5 oranında artacaktır. Toplu iş sözleşmesinin 30 Eylül 2025 tarihine kadar geçerli olacağını açıkladılar. Bunu da başarı olarak işçilere anlatmaktadırlar. 21 Aylık bir süreci kapsayan bu anlaşma, işçi ve emekçilerin akıllarıyla dalga geçmektir. Sizin de dediğiniz gibi sendika işçileri “sattı”.

Yaşanacak Dünya: Thyssenkrupp Fabrikası’nda, diğer birçok fabrikada olduğu gibi işçilerin çoğunun göçmen olduğunu görüyoruz. Buradaki sınıf çalışması açısından göçmen örgütlere ne tür görevler düşüyor?

Süleyman Gürcan: Almanya’da yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin ortak mücadelesi geçmiş süreçten daha zaruridir. Özellikle de göçmen işçiler açısından, sendikalarda örgütlenmek, toplumsal muhalefetin parçası olmak çok önemli bir yerde durmaktadır. Çünkü en ağır işlerde, en kötü koşullarda göçmen işçiler çalışmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri içinde işçilerin serbest dolaşım hakkından dolayı yeni bir göç dalgası söz konusudur. Gelen bu göçmenler şu an en ağır işlerde çalışmaktadırlar. Birçoğu dil de bilmedikleri için, işletmelerde yoğun sorunlar yaşamaktadır. Tüm banlardan kaynaklı, buradaki sınıfın bir bileşeni olarak, göçmen işçilere önemli görevler düşmektedir.

Tabi ki demokratik mücadele sürdüren örgütlere de önemli görevler düşmektedir. İşçi ve emekçilerin grevlerine destek sunmaları ve kendi üyelerini, çevresini sınıf mücadelesinin bir bileşeni olduklarını kavratmak görevlerinin başında gelmektedir. Buna uygun olarak işletmelerdeki işçi konseylerinde yer almak, sendikaların şube yönetimlerinde yer almak, eylem ve etkinliklere katılmak… Tüm bunlar sınıfın öncüsü iddiasında olan tüm kurumların görevidir.

Yaşanacak Dünya: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Süleyman Gürcan: Gelecek yıl toplu iş sözleşmelerinde yoğunluk sürecektir. Bunların en büyüğü inşaat sektöründe çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi olacaktır. IG Bau Sendikası öncülüğünde sürecek olan bu toplu sözleşme görüşmeleri, grev ve sokak eylemleriyle geçecektir. Gene aynı sendikanın temizlik işçilerinin toplu iş sözleşme görüşmeleri olacaktır. Bunlara ilişkin hazırlıklı olmak, gelişecek direnişlere destek vermek çok önemli bir yerde durmaktadır. Kısacası mücadele dolu bir yıl bizi bekliyor…

 


Kaynak: Avrupa