Home >> Kampanyalar >> Dayanışma >> Yıllar sonra duruşma salonunda… – Füsun Erdoğan

Yıllar sonra duruşma salonunda… – Füsun Erdoğan

FÜSUN ERDOĞAN

Geçtiğimiz Pazartesi günü, 15 Nisan 2015 tarihinde, Türkiye’nin talebiyle Almanya merkezli Avrupa çapında gerçekleştirilen bir operasyonla gözaltına alınarak tutuklanan on devrimcinin duruşmasına katıldım. 17 Haziran 2016 tarihinden beri Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde görülmekte olan TKP/ML davası, her Pazartesi ve Cuma günü yapılıyor. Mahkeme heyeti davayı 27 Nisan 2018 tarihinde bitireceğini açıklamış. Fakat duruşmaların gidişatı, hukuksuzluklar, keyfiyet, çarpıtmalar ve hukuki dayanaktan yoksun iddialar nedeniyle, dava Nisan 2018’de bitecek gibi görünmüyor.

Almanya’da görülen diğer siyasi davalar gibi, TKP/ML davası da hukuki dayanaktan yoksun!.. Yargılanmakta olan on devrimcinin Avrupa ve Alman yasalarına karşı herhangi bir suç işlediklerine dair ortada maddi kanıt yoktur. Dava Almanya’da yürürlükte olan 129 b maddesinden, “terör örgütüne destek” iddiasıyla açılmış. Fakat TKP/ML Avrupa’da ve Almanya’da yasak değil! Dolayısıyla Avrupa’nın değişik ülkelerinde ve Almanya’da gözaltına alınarak tutuklanan devrimcilerin TKP/ML’nin propagandasını yapmak, maddi ve manevi destek sunmak gibi bir suç işlemiş olmaları mümkün değil. Kaldı ki, şu an bu dosyada tutuklu yargılanan devrimcilerden bir kısmı, uzun yıllar Türkiye’de tutsak kalmışlar, yıllarca hapis yatmışlar. Tahliyeleri sonrasında Avrupa ülkelerine gelerek, siyasi sığınma talebinde bulunmuşlar ve bu talepleri yıllar önce kabul edilmiş!..

İnsana “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirten bu ülkeler, sanki dün bu devrimcileri ülkelerine kabul ederek siyasi mülteci statüsü tanıyan kendileri değilmiş gibi; “terör örgütüne destek” verdikleri iddiasıyla devrimcileri gözaltına alıyor, tutukluyor, yargılıyor ve hapis cezası vermek için uğraşıyor…

17 Haziran 2016 tarihinden beri Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde görülen TKP/ML davası böyle bir dava. Dava dosyası polisin yasa dışı teknik takip ve ortam dinlemesinden elde ettiği bilgilerle oluşturulmuş. Hukuki olarak “delil” sıfatı taşımayan bu bilgi ve konuşmalar üzerinden devrimcileri yargılayan mahkeme, Türkiye’nin isteği üzerine Alman Adalet Bakanlığı’nın kendilerine vermiş olduğu görevi yerine getiriyor. İş verilen talimatı ya da görevi yerine getirmek olunca, ne insan haklarının, ne hukukun, ne de adaletin bir anlamı, hükmü oluyor!

15 Nisan 2015’ten beri tutuklu olmalarına, bir yılı aşkın bir süredir duruşmalar sürmesine ve ortada herhangi bir delili karartmak söz konusu olmamasına rağmen; Alman devleti on devrimciye koyu tecrit uygulamayı sürdürüyor. Hapishanede günde sadece bir saat havalandırmaya çıkarılıyorlar. Hapishanede dil kursuna gitmelerine bile izin verilmiyor. Ayda iki saatlik görüş hakkı kapalı yapılıyor ve her görüşte bir tercüman ve görevli bulunuyor. Söylenen her şey kayıt altına alınıyor. Tutuklu bulunan devrimciler hiç bir şekilde birbirleriyle görüştürülmüyorlar. Mahkeme salonunda bile birbirleriyle temas kurmaları engelleniyor, aralarda ayrı hücrelerde tutuluyorlar.

Pazartesi sabahı Münih’te görülen duruşmaya katılmak için ablamla erkenden yola çıktık. Duruşma salonuna girebilmek için, gerekli işlemleri yaptırdıktan sonra, hızla salona giden merdivenleri tırmandık. Mahkeme salonu memlekettekilerine benzemiyordu. İzleyici bölümü sinema salonu locasını andırıyordu. Bulunduğumuz yer mahkeme heyeti, avukat ve sanıkların bulunduğu bölüme tepeden bakar konumdaydı. En ön sıraya oturup, duruşmanın başlamasını beklemeye başladık. Doğrusu yıllar sonra, İstanbul Bayrampaşa Hapishanesi’nden tanıdığım dostları görecek olmanın, onlara sürpriz yapmanın heyecanı içerisindeydim.

Bilirsiniz zor zamanların dostluğu da, yoldaşlığı da her zaman bir başka oluyor. Hele bu dostlar, arkadaşlar tutsak ise… Hiç beklemedikleri bir anda karşılarına çıkmanın yarattığı heyecan, sevinç, mutluluk başkalarını bilemem ama beni kanatlandırmaya fazlasıyla yetiyor.

Heyecanla bekledim kapının açılmasını ve mahkeme salonuna girecek dostlarla karşılaşmayı. Kapıdan ilk giren 17 yıldır görmediğim sevgili Mehmet Yeşilçalı izleyicilerin bölümünde ona el sallayıp, öpücükler gönderdiğimi görünce; önce şaşırdı, ardından yüzünü kaplayan gülücükler eşliğinde yanıtladı beni.

Biraz sonra sevgili Müslüm Elma’yı getirdiler. İçeri girmesiyle yerine oturup, derin bir sohbetin içerisine dalması bir oldu. Yoğun olmalı… Yanındaki Tercümanı ve avukatıyla bir şeyler konuşuyor. Heyecanla bakıyorum, el sallıyorum ama Müslüm’ün bizim bulunduğumuz bölüme bakmaya hiç niyeti yok gibi… Arkasında oturan ve bize doğru bakan tercümana Müslüm’ün bize bakmasını sağlaması için işaret ettim. Dönmesiyle, ayağa kalkması bir oldu… O gün yıllar sonra, bir duruşma salonunda dostlarla karşılaşmanın, onların yüzlerindeki şaşkınlık ve sevinci görmenin mutluluğuyla mahkemeden ayrıldım.

Tümüyle siyasi bir dava olan bu yargılama sürecinin sokakta kazanılacağı gerçeğini unutmadan bir kez daha bu hukuksuz, adaletsiz yargılamanın son bulması umuduyla, 2018’in on devrimciye özgürlüklerini getirmesi dileklerimle, buradan bir kez daha dostlara selam ve sevgilerimi gönderiyorum… (Kaynak: YÖP)


Kaynak: atik-dayanisma