Home >> Haberler >> Avrupa >> Nürnberg’de „Almanya’da Devletin Faşistleşme ve Polis Devletine Dönüşme Süreci“ Başlıklı Panel Gerçekleştirildi.

Nürnberg’de „Almanya’da Devletin Faşistleşme ve Polis Devletine Dönüşme Süreci“ Başlıklı Panel Gerçekleştirildi.

Nürnberg | 14.11.2019 | ATİF’in de bileşeni olduğu “Frieden in Kurdistan Bündnis’’inin yaklaşık bir aydır neredeyse her gün düzenlediği eyleme katılındı. Rojava’ya emperyalist güçler tarafından düzenlenen saldırılar protesto edildi. Burada ATİK eş başkanı Süleymen Gürcan da Rojava’ya yapılan saldırıları kınayan, Alman kamuoyuna teşhir eden bir konuşma yaptı.

ATİF yönetimi tarafından alınan karar çerçevesinde, Nürnberg’de de Almanya’da iç faşistleşme süreci, kullanılan yöntemler irdelendi. Panele MLPD adına Ulja Serway, Rote Hilfe’den bir temsilci ve ATİK eş başkanı Süleyman Gürcan katıldı.

Rote Hilfe Temsilcisi, PAG (Polis vazife ve selahiyetleri yasası) hakkında bilgi verdi. Almanya’daki en sert PAG yasasının Bayern bölgesinde uygulandığını, 2018 Mayıs’ında bu yasanın Münih’de 50 bin kişi tarafından protesto edildiğini, bunun Bayern’deki bir çok şehirde, özellikle‚ hiçbir somut delil olmadan sadece „Tehdit şüphesi“ üzerine insanların gözaltına alınması maddesinin bu protestolara neden olduğunu ve bunun anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Daha önce hakimin sadece terörizmde polisin müdahale eşiğini düşürdüğünü bu yeni PAG yasası ile 2018’den beri bütün olaylarda polise geniş yetkiler verildiğini böylece Polise „tehdit şüphesi“ üzerine her hangi bir suç oluşmadan telefon konuşmaları ve sosyal medya paylaşımları üzerinden bile „önleyici yaptırımlar“ uygulama yetkisi verildiğini anlattı. „Önceden bunun bir hakim tarafından onaylanması gerekiyordu. Polisin hangi şartlar altında temel haklarımıza müdahale edebileceği çok belirsiz. Bu yolla bu yetkinin kötüye kullanılmasının önü açılmış oldu. Bayern’de polis isterse evleri ve dernekleri, telefonları sınırsız dinleyebilir ve araya girebilir. WhatsApp’da yazılanları diğer kişilere yönlendirebilir. Bunun için bir suç işlenmesi gerekmiyor. Meydanlara yerleştirilen softwarelerle yüz tanıma ve davranışları izleyebilir ve bunu kaydedebilir.

Baden-Wüttemberg’de Quellen-Telekommunikasyonsüberwachung (Quellen-TKU) devlet trojanerleri aracılığı ile evinizdeki bütün elektronik cihazları izleyebilir. Bilgilerinize ulaşabilirler. Mahnheim’da 28 meydana akıllı kamera sistemleri yerleştirilmiş ve sıradışı davranışlar sergilendiğinde merkezde alarm çalıyor. Hessen’de eskiden gizli servislerin kullandığı yöntemleri şimdi herhangi bir Polis ya da bu konuda eğitim almış bir paramiliter güç „Hessentrojaners“ aracılığı ile akıllı telefonlarınıza ve bilgisayarınıza girebilir, notlarınızı ve e-mailerinizi kontrol edebilir ve siz bunu asla fark etmezsiniz bile. Artık polis arama emri ile kapınıza gelip size haklarınızı okumuyor. Sadece evinize bir trojaner gönderiyor, dinliyor, okuyor ve GPS’lerle konumunuzu belirliyor. Rote Hilfe, biz, bu yasalarla hukuksuzluk devletinin sınırlarına dayanmış durumdayız. Dikkat!“ dedi.

MLPD’den Ulja Serway sadece Almanya’da değil bugün dünyanın bir çok ülkesinde AfD gibi faşist ve ırkçı partilerin toplum içinde görünür kılındığını, bunların polisin içinde,mahkemelerde, okullarda örgütlendiklerini kapitalist rekabet arttıkça da daha da güçlendireceklerini bunun kapitalist devletin işçi sınıfını bölme yöntemlerinden biri olduğunu söyledi. „İşçileri zor koşullarda ucuza çalıştıran, emeklilerine Avrupa’daki ülkeler arasında en düşük ücreti veren 2. ülke olan Almanya, nasıl hukuk devleti olabilir. Kassel’de ve Halle‘de yapılan saldırılar, PAG yasasının genişletilmesi, MLPD’den Monika Ängel’in ev adresini bir nazi internet sitesinde yayınlanması, iki MLPD’li siyasetçinin araba tekerlerinin kesilmesi biraz hız yapınca ölsünler diye, Gabi Fechtner, Claudia Roth, Cem Özdemir’in Naziler’in ölüm listesinde yer alması. Stefan Gärtner‘ın Truckental Rebellische Müzik festivalinden sonra „tehlikeli kişi“ ilan edilmesi vb bir çok olay, Ortadoğu’da ve Rojava’da yaşananlar bunun belirtileri. Bir dünya savaşı kapıda. Bu gelişmeleri ciddiye almalıyız. Faşizm geçmiş değildir. Kapitalizmin yönetim biçimlerinden biridir. AfD’nin demagojilerini boşa çıkarmalıyız ve farklılıklarımız ne olursa olsun faşizme karşı birleşik mücadeleyi örmeliyiz“ dedi.

ATİK eş başkanı Süleyman Gürcan’da sözlerine: ”Rojava’ya yapılan saldırıları kınıyoruz. Bu sadece bir ülkenin değil bütün emperyalist ülkelerin, Ortadoğu halklarına, onların kendi iradeleriyle kurdukları özerk yönetim biçimlerine bir saldırıdır. Bu savaşta, yeni bir yaşamı kurmak için kendi hayatlarını hiçe sayan bütün halkların savaşçılarını saygıyla anıyoruz” diyerek başladı.

Yıllar önce Göbels: ”sokağı yöneten devleti yönetir” demişti. “Faşistlerin tekrar Pegida, AfD gibi yapılanmalarla sokaklara dökülmesi bir tesadüf değildir. Özellikle ayrıcalıklı iyi kazanan işçilerin içinde örgütleniyorlar. Bir çok iş yerinde işyeri temsilcileri faşistlerden oluşuyor. Bunların Bürgerwehr organizasyonları sokaklarda kimlik kontrolü yapıyor ve polis buna göz yumuyor. Faşistler bütün Avrupa’ya yayılıyor. İçlerinde göçmenler bile var. Bir zamanlar Alman gizli servisinin Bozkurtlar’la birlikte çalışmasını anımsatıyor. NSU’nun kapatılmasına yönelik talepler” içinde çok fazla V-Mann (devlet ajanı) var” denilerek reddedilmişti. NSU davasında da ifade vereceğini beyan eden 5 kişi peş peşe “eceliyle” ölüverdi. Yılların şeker hastası fazla İnsülin vurmuş mesela. Bu dava 3 kişinin kendi eylemiymiş gibi örtbas edildi. Bundan cesaret alanlar, Combat 18, Nordkreuz vb. bir çok yeni faşist örgütler kurdular ve polisin atış sahalarını kullanmaya kadar işi ilerlettiler. Evlerinden ordudan 15 yıl önce çalınan Uzi çıktı. İşçilerin ve işsizlerin partisi AfD, Henkel gibi Alman firmaları tarafından finanse ediliyor ve İsviçre’den yapılan para transferleri ortaya çıktı. 2013’de kurulan bir parti nasıl kısa bir sürede 13 eyalet parlamentosuna ikinci-üçüncü parti olarak girer? Hatta Avrupa Parlamentosu’na bile girdiler.

Münihli Komünistler davası, yerli devrimci ve demokratlara gözdağı vermek için kullanıldı. Göçmenler savaşın ve şiddetin içinden geliyorlar ve zaten hepsi kriminal. İçeri atmak kolay” diyen Gürcan, Müslüm Elma kampanyası ile ilgili de bilgi verdi. 25 ülkeden 30 örgütten oluşan ICOR, kampanyaya destek olmak için imza attı. Gürcan, bu davanın başından beri destek sunan özellikle “Freiheit für ATİK Bündnis“ine teşekkür etti. Farklılıklar ne olursa olsun faşizme karşı birlikte mücadelenin önemine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.

Courage’dan bir kadın 2 yılda bir düzenlenen ve bu yıl Erfurt’da 12. Yapılan “Kadınlar İçin Politik Öneriler Konferansı“nda Almanya’daki ırkçı yükselişe karşı on kadın örgütünün imzaladığı deklarasyonu okudu. “Kim geçmişe dönmek isterse, önce biz kadınları geçmek zorunda” dedi.



 


Kaynak: Avrupa