Home >> Haberler >> Avrupa >> Frankfurt Yeni Kadın: “ Ya hep beraber kurtulucağız ya da hep beraber çürüyeceğiz”

Frankfurt Yeni Kadın: “ Ya hep beraber kurtulucağız ya da hep beraber çürüyeceğiz”

Frankfurt |04.02.2018| Yeni Kadın Frankfurt komitesinin örgütlediği “Gökkuşağının Altından Geçmek: LGBTİ+ Hareketine Giriş” başlıklı etkinlik KAGEF’te gerçekleştirildi. 4 Şubat günü gerçekleştirilen etkinlik Yeni Kadın temsilcisinin sunumuyla başladı.

Yeni Kadın temsilcisinin ardından ise LGBTİ+ çocukların ailelerinin kurduğu Listag ve yönetmen Can Candan’ın emekleri sonucunda tamamlanan “Benim Çocuğum“ isimli belgesel gösterildi. Film gösteriminin ardından ise trans aktivist Ozan Uğur’un sunumu ile LGBTİ+ hareketinin örgütlenme tarihine dair konuşuldu. Uğur’un sunumunun ardından ise etkinlik katılımcıların soruları ve katkıları ile devam etti.

LGBTİ+’lar kriminalize ediliyor, tutuklanıyor ve etkinlikler yasaklanıyor!

Yeni Kadın Frankfurt komitesi adına yapılan açılış konuşmasında Türkiye’de LGBTİ+’lar üzerinde her geçen gün artan baskılara dikkat çekilerek “LGBTİ+’lar üzerindeki toplumsal tecrit ve baskılar artarken faşist T.C. devleti, onun bugünkü temsilcisi Akp ve Erdoğan ise çeşitli bahanelerle LGBTİ+’ları kriminalize etmeye, tutuklamaya ve etkinliklerini yasaklamaya devam ediyor” denildi.

Türkiye LGBTİ+ hareketinin kurucularından Ali Erol’un yaptığı bir sosyal medya paylaşımının bahane gösterilerek evinden gözaltına alınmasına tepki gösterilen açılış konuşması “Yine  aylar önce tutuklanan ve tek kişilik bir hücrede tecrit koşullarında yaşamak zorunda olan trans aktivist Diren Coşkun, geçiş süreci için gerekli imkanlar sunulmadığı ve hormon tedavisine devam edemediği için 25 Ocak’tan itibaren ölüm orucuna başladı” şeklinde devam etti.

Erkek egemen algının ve emperyalizmin iç içe ilerlediği belirtilen açılış konuşması “Çünkü bizler biliyoruz ki ya hep beraber kurtulucağız ya da hep beraber çürüyeceğiz” denilerek ve dayanışmanın önemine dikkat çekilerek sonlandırıldı.

“Vardık, varız, varolacağız; Hep birlikte kazanacağız!

Açılış konuşmasının ardından “Benim Çocuğum” belgesel filminin gösterimi gerçekleştirildi. Gösterimin ardından gerçekleştirilen sunumda hastalık ve günahtan hak talebine dönüşen LGBTİ+ özgürlük hareketinin tarihine değinildi. Sunumu yapan trans aktivist Ozan Uğur, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve nefretin bilinen tarihinin de tıpkı cinsiyetçilik gibi özel mülkiyet kavramının ortaya çıkışına dayandırılabileceğine dikkat çekti. Sunumda Stonewall isyanından Türkiye ve Kürdistan’daki ilk örgütlenme deneyimlerine değinildikten sonra katılımcıların soru ve görüşlerine yer verildi.

Katılımcılar, uzun yıllardır devrimci demokrat kurumlarda çalışmalar yürüttüklerini ancak önyargıları nedeniyle LGBTİ+’ların yaşadıkları sorunlara uzak kaldıklarını belirtirken aynı zamanda bundan sonrası için neler yapılabileceğini konuştular. Tekirdağ’da tecrit koşullarında tutuklu bulunan trans aktivist Diren Coşkun’un yanında olduklarını belirten katılımcılar dayanışmanın sağlıklı bir biçimde örülebilmesi için günlük hayatın içinde de homofobi ve transfobiyle mücadele etmek gerektiğinin sık sık altını çizdiler.

Savaş koşullarında cinsiyetçilik, homofobi ve transfobinin daha da yükseldiğine dikkat çekilen konuşmalarda bugün T.C.’nin yürüttüğü nefret politikalarının en görünmeyen kurbanlarının da LGBTİ+’lar olduğu belirtildi. Özellikle Kürdistan’da bulunan LGBTİ+ örgütlenmelerinin aktivistlerinden bazılarının çeşitli sebeplerle tutuklandığı ve T.C. devletinin Orlando Katliamı anması düzenlemeyi suç unsuru olarak gösterdiği belirtildi.

Homofobi ve transfobinin yalnızca LGBTİ+’ların sorunu olmadığına dikkat çekilen konuşmalarda sınıf temelli hareketlerin LGBTİ+ meselesindeki gerilikleri nedeniyle bir birliğin mümkün olup olmadığı sorusuna ise trans aktivist Uğur “Hak arama mücadelelerinin varolduğu yerlerde değişim, çeşitli ve katmanlı sorunlar olsa da her zaman mümkün. Bunu Türkiye ve Kürdistan özelindeki gerek kişisel gerekse de örgütsel deneyimlerimizden gördük. Bir LGBTİ+ tek bir kimlikle yaşamıyor. Aynı anda işçi sınıfının içinden gelebilir ve sınıf meselesi de haliyle bu kişinin öz örgütlenme alanlarından birisidir. Ki birçok zorlukla karşılaşmış olsak da mücadelenin ve örgütlü bulunduğumuz devrimci demokrat kurumların değişimlerine şahit oluyoruz. Bugün direkt olarak böyle bir birlik mümkün olmasa da bu durumun değiştiğini görüyor ve daha da iyi olacağına inanıyorum” dedi.

Uğur, devrimci-demokrat kurumlar içerisindeki bu değişimlerin LGBTİ+ özgürlük hareketinin bir kazanımı olduğunu belirtirken “Her defasında şunu hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var; devrimci kadın Rosa Lüxemburg’un dediği gibi vardık, varız, varolacağız. Bu dayanışmayı daha sağlam bir şekilde örebilirsek hep birlikte kazanacağız” dedi.


Kaynak: Avrupa