Home >> Haberler >> Avrupa >> Berlin’den Tek Ses: ‚Efrin Kazanacak!‘

Berlin’den Tek Ses: ‚Efrin Kazanacak!‘

Berlin |04.02.2018| Avrupa`nın bir çok şehrinde Efrin ile dayanışma eylemleri hız kesmeden devam ediyor. Efrin ile dayanışma eylemlerinden bir yenisi Almanya`nın başkenti Berlin`de binlerce kişinin katılımı ile 04.02.2018 tarihinde Navdem-Berlin`in yaptığı çağrı gerçekleşti. Saat 15:00 `da yürüyüş eylemi için Berlin`nin Oranienplatz alanında bir araya gelen kitle saat 16:00`da hep birlikte Hermanplatz meydanına doğru yürüyüşe geçti. Eyleme katılımın yoğun olması dikkat çekti.
Eyleme yerli ve göçmen bir çok devrimci ve demokrat kurum bayrak ve pankarları ile katılarak Efrin ile dayanışmanın en güzel örneğini sergilediler. Toplanma alanında ve yürüyüş boyunca yapılan konuşmalar ile TC faşist devletinin Efrin`i işgal girişimi lanetlenerek, Almanya`nın verdiği destekte teşhir edildi.
Faşist Türk devletinin günlerdir havadan ve karadan bombalar ve topçu atışları ile vurduğu Rojova devriminin Efrin Kantonu`nda çocuk, kadın ve ihtiyarlardan yüzlerce sivil katledildiği vurgusu yapıldı.
Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) adına söz alan bir kişinin konuşma metni içerik olarak Ortadoğu`da Efrin üzerinden gelişen süreci kavrama notasında önem taşıdığından olduğu gibi yayınlıyoruz. Konuşma metninin tamamı şöyle;

Yoldaşlar, Dostlar;
Kobani başardı, Efrin de başaracaktır!
Hemen yanı başındaki Rojova devrimi ve onun yarattığı demokratik örgütlenme biçimini ve özyönetimi kendi için tehdit olarak gören Türk faşist devleti, “Kürt koridoru” bahanesine sığınarak devrimle ayağa doğrulan Efrin’i dünyanın gözleri önünde havadan ve karadan bombalar, füzeler ve topçu atışlarıyla vurmaya devam ediyor. Dini gerici çeteler ve Türk faşist güçleri tarafından çepeçevre kuşatılmış halde Efrin. Güçlerin eşit olmadığı bu saldırı ve işgal harekatı, yüzün üzerinde sivilin ölmesine yüzlercesinin de yaralanmasıyla kan ve acı içinde savaşın dehşet bir tablosunu sunarak yol alıyor. Bu savaş, bu faşist işgal en modern silahlarla donanmış gerici bir ordunun yanına aldığı çapulcu dini gerici gruplarla, onların karşısında modern silahlardan yoksun bir halkın, salt kendi öz gücüyle, mütevazi silah gücüyle karşı koyduğu eşitsiz bir savaştır.
Ateşle sarsılan Kürt coğrafyası yıllar yılı emperyalist haydutların ve yerli suç ortağı faşist ve gerici devletlerinin çıkar ilişkileri üzerinden sonu bitmez savaşların, acıların, ölümlerin ve katliamların odağı haline geldi. Bugün de Türk faşist devletinin barbarca saldırısının sıcak cephesi halinde.
Şu unutulmasın ki, faşist güçler Efrin’e elini-kolunu sallayarak giremeyecekler ve giremiyorlar da. Efrinl’i Kürt kardeşlerimiz, oğulları ve kadınlarıyla ağır bedellere mal olsa da, topyekun bir ayağa kalkışla bu işgale dur demesini bilecek irade ve güçtedir. Efrin’in geleceği onların bu sarsılmak bilmez çelikten iradeleri ve keskin kararlılıklarıyla aydınlanacak ve Efrin mutlak biçimde kazanacaktır.
Burada işin garip yanı faşist Türk devletinin gerçekleştirilmeye çalışılan işgal politikası ve saldırganlığı karşısında emperyalist devletlerin, özellikle de daha önce İŞİD gibi ortaçağ küfü dini gerici çetelere karşı YPG ile birlikte çalışmış olan güçlerin tavrıdır. Daha düne kadar İŞİD karşısında Avrupa ve dünyada kahraman ilan edilen YPG’li güçlerin bugün aynı dünyanın muktedir devletleri tarafından orta yerde bırakılmasıdır. Bu ne yaman çelişki!
Bir yandan Rus emperyalistlerinin alçakça ve ahmakça açık ihaneti, öte yandan ABD’nin başlangıçta Kuzey Sınır Gücü türünden söylemleri ve akabinde bundan geri durması ve sonradan Efrin’deki YPG güçleri uluslararası koalisyonun bir parçası değil türünden alttan alta kışkırtma ve akabindeki “yatıştırma politikası” ve nihayet hareketin kendisine değil, kapsamı ve sınırlarına yaptığı vurgu, Türk devletini cesaretlendirmiş ve pervasız hale getirmiştir. Hele hele Suriye hükümetinin “güçten düşürme politikası” gereği yaptığı açıklamaların arkasında durmak istememesi Türk devletinin saldırganlığını cesaretlendirmiştir. Bundan güç alan Erdoğan-Saray hükümeti için Uluslararası hukuk paçavra haline gelmiştir kendi çıkarları üzerinden.
Şu denebilir ki, Türk devleti, Rus ve ABD emperyalistlerinin ruhsatıyla bu işe girişmiştir. Neden Rusya ve ABD bu politikaya yatmıştır. Rusya bu harekete izin vermekle Türk devletinin sopasıyla Efrinin kolunu-kanadının kırılarak Suriye karşısındaki pozisyonunu zayıflatmayı buradaki çıkar ilişkileri için uygun görmüş gözüküyor. Teraziye vurulduğunda Efrinin ağırlığı Türkiye ile olan çıkar ilişkilerinin (s-400’ler, enerji vd.) ağırlığı karşısında zayıf kalmaktadır. Gücünün doruğundaki bir Efrin, emperyalistler ve Suriye hükümeti için baş ağrısıdır. Oysa güçten düşmüş bir Rojava onlar için idealdir- Suriye ve Rusya’ya muhtaç olmaları bakımından. Denebilir ki peki ABD? ABD bu alanı Rusya’nın nüfuz alanı olarak gördüğünden köklü ve derin çıkarları olduğu Türk devletiyle yeni bir çelişki yumağı haline getirmek istemiyor. Ve orası benim değil, Rusya’nın etki alanı deyip geri duruyor. Elbette bunlara daha çok şey eklenebilir ama asıl eklenmesi gereken diğer temel etmen, Efrin-İdlip denkleminin bu ihanete gelişme olanağı sağlaması da son derece büyük bir önemdedir. Savaş Minbiç’e yöneldiğinde ABD’nin gerçek niyetini ya da politik tutumunu anlamada turnusol kağıdı olacak gibi.
Rus emperyalistlerinin, bu yeni Çarların Sultanla al gülüm-ver gülüm ilişkisi içinde Efrin’i kirli oyunlarına ve pazarlıklarına alet yaptığı ortadadır. Rus emperyalistleri bu saldırganlığın, işgalin ve akan kanın sorumlusudur Türk faşist devletiyle birlikte. Efrin Rus yeni Çarlarınca sırtından hançerlenmiştir. Ne Kürt halkı ve ne de tarih bu ihaneti unutmayacaktır. Rus yeni Çarlarında utanç ve vicdan denen şeylerin son kalıntıları da kaybolup gitmiştir bu ihanetçi tavrıyla. ABD emperyalistlerinin de bu saldırı, işgal ve katliamı Efrin’i Rus emperyalistlerinin nüfuz ve etki alanı olarak görüp uzaktan seyretmesi tam da emperyalist çıkar ilişkilerine uygun bir haydutluktur. Her iki emperyalist ve batılı emperyalistlerin, bu savaşta, sınıf çıkarlarını demokratik değerlerinin üstünde tutarak kendi tarihlerine yeni bir kara leke eklediklerini de burada not etmeliyiz.
Yoldaşlar, Dostlar;
Rojava devrimi üzerinden Kürt halkının elde ettiği kazanımların bölgedeki emperyalist oyunların aleti haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Türk hakim sınıflarının büyük güç şovenizmi, Kürt ulusal güçlerinin ve bölgenin her milliyetten emekçi halkının birleşik ve örgütlü devrimci-demokrat barikatı karşısında her yerinden paramparça edilecektir. Mücadelenin atardamarı bugün için Efrin’de atmaktadır; bu damara kan taşımak tarihsel ve siyasal sorumluluğumuzdur.
Görevimiz, bir yandan Türk faşist devletinin Efrin saldırısının karşısında kararlı bir duruş sergilemek, bir yandan da bölge yeniden kalıba dökülürken emperyalist haydutların ve suç ortağı bölgenin gerici ve faşist devletlerinin çıkar ilişkilerine Efrin’in alet edilmesini dünya ve Avrupa kamuoyuna tükenmek bilmez bir enerjiyle açıklamaktır. Alman emperyalistleri unutmasın ki, Efrin’de çocuk ve kadın onlarca sivilin katledilmesinin sorumlusu olarak tarih önünde hesap vermekten kurtulamayacaklar. Tarih onları sonsuz bir teşhir direğine çivilemekten geri kalmayacaktır. Çünkü o çocukları katleden silahlar ve özellikle Leopar tankları Alman malıdır, tekelci burjuvazinin silah fabrikalarında üretilmektedirler.
Kobani başardı, Efrin’de başaracak güçtedir. Bu direniş, Kobani direnişinin ikinci bir baskısı olarak tarihe kazınacaktır.
Zafer koşulsuz bir cesaret ve üstün bir kararlılıkla savaşan Efrin halkının olacaktır. Karşı-devrimin korkak kudurganlığı, halkın, tüm bir ulusun devrimci öfke patlamalarıyla alt edilecektir ve Türk faşist devleti girdiği bu alanda nihai bir zafer yüzünü asla göremeyecektir. Göreceği tek şey bu saldırganlık ve işgal hareketinin kendi içinde çürük bir kamış gibi kırılmasıdır.
Bize düşen görev: Efrin için dünyayı Tayyip-Saray hükümetine dar etmek ve Efrin için sokakları fethetmektir.
Rojava devrimi yıkılmazdır! Efrin kazanacak!


Kaynak: Avrupa