Home >> Haberler >> Avrupa >> ATİK: DÜNYA BARIŞI; İŞÇİ SINIFI VE EMEKÇİLERİN ORTAK MÜCADELESİ İLE SAĞLANACAKTIR!

ATİK: DÜNYA BARIŞI; İŞÇİ SINIFI VE EMEKÇİLERİN ORTAK MÜCADELESİ İLE SAĞLANACAKTIR!

DÜNYA BARIŞI; İŞÇİ SINIFI VE EMEKÇİLERİN ORTAK MÜCADELESİ İLE SAĞLANACAKTIR!

Hitler önderliğindeki Alman askerlerinin 1 Eylül 1939 da Polonya`ya girmesiyle, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı fiilen başlamış oldu. 6 yıl süren bu savaş; en acımasız ve en kanlı savaş olarak tarihe geçti. Alman milliyetçiliği ve ırkçılığıyla beslenen ve dünyayı kendi hegomonyası altına almak isteyen Hitler faşizminin, Sovyetler Birliği tarafından 8 Mayıs 1945’te yenilgiye uğratılmasıyla son buldu. Sonuçta savaşın bilançosu çok ağır olmuş, 60 milyonun üzerinde insan yaşamını yitirmiş, milyonlarcası sakat kalmıştı.

Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) önerisiyle 1966’dan bu yana 1 Eylül; “bir daha savaşların yaşanmaması adına, emperyalist savaşlara karşı barış içinde bir dünya mücadelesini yükseltmek için”, sembolik bir gün olarak anılmaktadır. Ancak 80 yıl önce yaşanan bu acıların bir daha yaşanmaması için işçi sınıfı ve emekçilerin verdikleri tüm mücadelelere rağmen, emperyalistler ve işbirlikçilerinin, kendi çıkarları uğruna çıkarttıkları savaşlarla, başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere hala insanlar katledilmekte, yaşam alanları talan edilerek yoksulluğa, açlığa mahkûm edilip doğdukları ve yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda bırakılarak, dünya kana bulanmaya, doğa tahrip edilmeye devam ediliyor. Aynı sömürü ve talan politikalarının bir parçası olarak 21. yüzyılda hala kadınlar orta çağ karanlığı yaşatılıp, savaş ganimeti olarak köle pazarlarında satılmakta, tacize, tecavüze, şiddete maruz bırakılmakta, katledilmektedirler.

Empeyalistlerin Türkiye coğrafyasındaki temsilcisi faşist R.T.Erdoğan ve şürekası AKP+ MHP; başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere tüm muhalif kesimlere yönelik sömürü ve şiddet politikalarıyla baskıyı, işsizliği, yoksulluğu büyütürken; bu yaptırımlara karşı toplumun en meşru hakkı olan demokrasi mücadelesini bastırmak, sindirip susturmak için katliam ve tutuklama operasyonlarına hergün yenisini eklemektedir. Diğer taraftan Kürt Ulusu’nun Rojava topraklarında somutlaşan demokratik kazanımlarına tahammülsüzlüğünü sürekli dillendirip, Suriye Kürdistanı’na yönelik işgal planlarına her fırsatta yenisini eklerken, yıllardır inkâr ve imha politikalarının devamı olarak Kürt ulusuna yönelik saldırılarını da sürekli gündemde tutmaktadır. Nitekim 19 Ağustos’ta bir kez daha Türkiye’de demokrasiden yana olanların ortak iradesi HDP’nin, 31 Mart 2019 seçimlerinde elde ettiği başarıyı hazmedemeyerek, Mardin, Diyarbakır ve Van belediyelerine atadığı kayyumlarla, toplumun demokrasi mücadelesine olan inancını kırıp, korku dağlarını yükselterek umutsuzluğu yaygınlaştırmaya çalıştı. Bu saldırı politikalarıyla susturulmuş, sindirilmiş bir toplum yaratarak, işçi sınıfı ve emekçilere yönelik sömürü politikalarını ve Suriye Kürdistan’ına yönelik işgal planlarını engelsiz, tepkisiz bir şekilde hayata geçirmektir esas hedefi…

Yaşadığımız Avrupa coğrafyalarında ise, 2. Emperyalist paylaşım savaşından bu yana ilk kez sağcı, ırkçı ve faşist partiler seçimlerde kazanarak ya iktidara geldiler ya da oy sayılarını yükselterek parlamentolarda söz sahibi oldular. Sonuç olarak, işçi sınıfı ve emekçilerin yıllardır can bedeli mücadelelerle elde ettikleri temel haklar hergün biraz daha tırpanlanırken, sosyal/siyasal yıkımlar hız kazanmakta.

Emperyalist çıkar savaşlarıyla yaşam alanları talan edilerek yaşama koşulları yok edilen ülkelerden kaçmak/ göç etmek zorunda bırakılan insanların önemli bir kısmı, umutlarıyla birlikte Akdeniz ve Ege’nin sularına gömülmekteler. Her zorluğa rağmen Avrupa topraklarına adım atabilen mülteciler ise, insanlık dışı yaşam koşullarının yanı sıra, ırkçı politikalarla karşı karşıya bırakılmakta…

Emperyalistlerin kâr hırsının neden olduğu savaşlar ve ekonomik krizlerin ağır yükünün faturasını ödeyen işçi sınıfı ve emekçilerin tepkilerinin egemenlere yönelmesini engellemek için, özellikle milliyetçi ve şövenist duygular körüklenerek, göçmenler, mülteciler günah keçisi gösterilip hedef şaşırtılmaktadır. Böylece emperyalistler bir taraftan talan ettikleri ülkeleri yağmalarken, diğer taraftan savaş sonrası ülkeyi tekrar “yaşanır” hale getirmek için devreye soktuğu yeniden inşa süreciyle bir kez daha sermayelerini büyütmektedirler. Diğer taraftan göç etmek zorunda bıraktığı halkın kalifiye olanlarını ucuz işgücü olarak kullanırken, el altından yükselttiği milliyetçi, şövenist politikalarla “böl – parçala – yönet” sistemini uygulayarak işçi sınıfı, emekçileri parçalayıp muhalif güçleri eritmeye veya en azından zayıflatmaya çalışmakta. Avrupa’nın hemen bütün coğrafyalarında yükselen ırkçı saldırılar, hergün yenisi çıkartılan ve temel hakların gaspı olup, sosyal/siyasal yıkımları büyüten, sistemi sürekli yenileyip besleyen sağcı/ırkçı yasalardan bağımsız ele alınamaz.

Özgür ve Sömürüsüz Bir Dünya Yaratmak İçin 1 Eylül’de Ortak Mücadeleyi Büyütelim!

Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen işçi sınıfı ve emekçiler dayanışmayı ve mücadeleyi büyütüyorlar… Avusturya’da Perşembe protestoları, Almanya’da G20 protesto eylemleri, 250.000’nin üzerinde kişinin katıldığı ırkçılık karşıtı Berlin yürüyüşü, Fransa’da sarı yelekliler eylemleri, tüm Avrupa’da yükselen kadın grevleri vb. çoğaltabileceğimiz örneklerden sadece birkaç tanesidir…
Dünyanın içinde bulunduğu bu durumda; savaş ve barış karşıtlığında saf tutmak ve mücadelenin aktif bileşeni olmak bir misyondur. Barıştan yana saf tutmak, Emperyalistlerin katliamcı, sömürücü “barış” dayatması ve “çözüm“ adımlarıyla değil, işçi sınıfı ve emekçilerin ortak mücadelesiyle olacağının bilinciyle hareket etmek demektir.

Sınıfsız, sömürüsüz, özgür bir geleceğin yaratılması mümkündür ve acil bir gerekliliktir. Dünya’da nihai barışı sağlamak, özgür ve sömürüsüz bir dünya için, 1 Eylül’de alanlarda yerimizi alıp, dayanışmayı ve ortak mücadelemizi büyütelim!

YAŞASIN HALKLARIN ENTERNASYONAL MÜCADELESİ!
BİRLİK- MÜCADELE- ZAFER!

ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu


Kaynak: Avrupa